Pages

Bayan J.

Bayan J

"Sana bir mektup daha yazıyorum ve bu mektup sanırım son mektubum olacak. Son mektubumu bu kadar erken yazacağımı düşünmüyordum ama sana mektup yazmaya devam edeceğim sadece sen yazdıklarımı okumayacaksın yani en azından kimse bunları okumayacak.

Aslında senle benim olmayacağımı biliyordum ama yine de şansımı denedim. Çünkü.. Çünkü nedeni yok, denemek istedim, olmayacağını bile bile amin demek istedim. Ancak şimdi kendimi kandırmak yerine bunu kabul edip, vazgeçiyorum. Çünkü insan bazen vazgeçmeyi bilmeli. Yanlış anlama senden vazgeçmiyorum, seni beklemeye devam edeceğim. Sen ne zaman gelirsen gel, ne olursa olsun beklediğime değmiş olacak.

Seni beklemeye devam edeceğim ama bu sefer farklı olacak. Seninle ilgili tweetler atmayacağım, senden kimseye bahsetmeyeceğim. Çünkü artık büyümem gerek çünkü senin diğerleri gibi olmasını engellemem gerekiyor. Senin sevgilin var ve ben hiçbir zaman sevgilisi olan birine yürüyecek adam olmadım, olmamam gerekiyor. Herkesin bana sevgilisi olan bir kıza yürüdüğüm için sorular sorması beni bıktırdı. Senle ilgili sorular sormasından sıkıldım. Seninle ilgili yaptığım şakalar artık bana komik gelmiyordu çünkü benzerlerini diğer kızlar için yapmıştım, seni özel kılmak istiyorum. Çünkü sen gerçekten özelsin.

Hayatım boyunca kimse için değişmedim, değişmeyi bile düşünmedim. Senin için değişmeye hazırdım, değişmeye çalıştım, sen nasıl biri olmamı istiyorsan o olacaktım. Sezen Aksu'nun sorduğu soruya ben cevap vereyim, en azından ben sen üzülme diye kelimelerime dikkat ettim. Senin tüm profillerinde üye olduğun tarihe kadar gittim, hepsini tek tek inceledim, Bosnak kültürünü ve dilini öğrenmeye çalıştım. Yeniden spora başladım mesela, halbuki göbeğimle yeni yeni barışmıştım. Yıllar sonra saçıma özen gösterdim, yediklerime dikkat ettim.

Aslında bilmiyorum bu duygularımın diğer kızlara olan duygularımla aynı mı? Ama bence değil. En azından olmamasını istiyorum. Çünkü sen yaptığım tüm rezilliklere, beklememe ve her şeye değecek gibi duruyorsun. Hayatımda gördüğüm en güzel şeysin yemin ederim. Ve biliyor musun? Seninle benim olmayacağını adım gibi bilsem de ilk kez "ulan neden olmasın?" dedim ilk defa olacağını düşündüm. Sen hiçbir şey yapmadığın halde böyle düşündüm.

Sen gelmediğin halde bana çok şey kattın. Artık hiçbir kadına yürümeyeceğim. Sadece kadınlarla sevişmeye devam ederim diye düşünüyorum ancak hayatta ne olacağını kestiremem mümkün değil. Ama ne olursa olsun seni beklemeye devam edeceğim, bunun sözünü veriyorum. Senden sonra birinin olmayacağını söyleyemiyorum çünkü ileride biri olur ve o zaman bu sözlerim beni geçtim ona karşı çok büyük ayıp olabilir. Ancak ben seni her zaman bekleyeceğim, her şeyimin üzerine söz veriyorum.

Benim sorunlu bir kişiliğimin olduğunu biliyorum ancak ona rağmen seninle ilgili hayaller kurmadan edemedim. Seninle olmak, seninle olduğumu hayal etmek çok güzeldi ve bunları yapmadan duramadım. Biliyor musun? Tanıdığın en değişik adamların başındayım sanırım. Aslında insanlar komik olduğumu söylüyor ve seni güldürmek için elimden gelen her şeyi yapardım diye düşünüyorum. Ama çok şeyi de yapamazdım.

Aslında beni korkutan ve senden uzak durmamı sağlayan şey beni sevmeyecek olman değil. Eğer bana şansa bir şans verirsen, benim sana yetmeyecek olmam. Bu beni daha çok korkutuyor hatta bunu düşünmekten uyuyamıyorum. Yani senin dünyan ile benim dünyam çok farklı dünyalar. Ben kendi halinde yaşayan bir Mecnun'um hepsi bu ama senin dünyanda prensler olmalı. Boktan klişeler yaptığımı fark edip, kendimden daha çok kaçmak istiyorum ama tam olarak bu, bunu başka türlü anlatamam.

Seni beklemek dışında projelerime odaklanmak istiyorum. Seni beklerken; çok kitap okuyup, çok film izleyeceğim. Bundan sonra nasıl bir insan olacaksam, hangi projeyi yapacaksam en büyük pay senin olacak, bunun sözünü verebilirim. Bana o kadar çok şey kattın ki aslında bunu sen anlayamıyorsun, bunu ben de detaylara baktıkça anlayabiliyorum. Birisi için ilk defa değişmeyi göze aldım, ilk defa hazırdım. Neden goy goya vurdum biliyor musun? Çünkü iz bırakmadan kanayıp geçsin diye ama sen bana iz bıraktın. Ve bir şarkıda dediği gibi, iz bırakanlar unutulmaz, seni de hiçbir zaman unutmayacağım. Sen beni hatırlar mısın? Bilemiyorum ama eğer aklına gelirsem, beni güzel hatırla, en azından bunu istemeye hakkım olsun.

Senden vazgeçmedim, seni beklemeye devam edeceğim. Ancak bundan sonra seninle ilgili bir şeyler yazmayacağım. Çünkü insanlar sürekli seni bana soruyor, sevgilinin var olduğunu söyleyip duruyor, insanlar çok şey söyleyip duruyor ve ben onları dinlemekten sıkıldım. Sevgilisi olan birine yürümek hiç bana göre değil, empati yapmayı geç öğrendim ama yapabiliyorum. Zaten yaptığım goy goylar artık bana komik gelmiyordu sadece sana kendimi hatırlatabilmek için yaptığım şeylerdi, tadında bırakmak gerekiyor sanırım.

Benim seni sevmem olağandı, senin beni sevmemen normal olan. Benim seninle olmak için her şeyi yapmam veya yapmayı göze almam yapmam gerekendi; ben ne yaparsam yapayım senin beni istememen kader, kısmet, hayat. Bazen sen ne yaparsan yap açılmaz o kapı, bazen ne kadar pozisyon bulursan bul gol olmaz. Olmaz işte, adına ne dersen de olmaz hepsi bu..

Seninle ilgili seni tanımadan, sen beni takip etmeden önce analiz yapmıştım. Hepsinde doğru çıktım şimdi ise sana ansiklopedi yazabilirim. Aslında bu yazıda çok afilli şeyler kurmuştum, çok güzel cümleler vardı kafamda ve çok güzel bir final yapacaktım ama olmadı.

Seni bekleyeceğim. Bu yazıyı okuduysan eğer, ne yaptığımı anlayamamış olabilirsin çünkü ben de anlayamadım. Ancak eğer olur da sevgilinden ayrılırsan, söylemeye çalıştıklarımı anlayabilirsen, gol atamasam bile gol atma umudumu seninle paylaşmama izin vermeyi kabul edersen ve sonsuza kadar sevilmenin ne demek olduğunu anlamak istersen bana ulaşmaya bak çünkü ben hep seni bekliyor olacağım..

Seni seviyorum Janset. O kadar çok uzun olmuş ki birine seni seviyorum demeli ama ilk defa bu kadar gerçek.

Anlamadıysan veya anlatamadıysam;

seni seviyorum Janset.


-son.








=================================

Bayan J

"Merhaba. Yine ben ve yine bir mektup. Aslında bu yazdıklarım mektup değil, seninle konuşmamı sağlayacak saçma sapan yazı topluluğu ancak bunlara ne isim vereceğimi bilemediğim için mektup dedim. Bunları sana yollamıyorum, sana da göndermiyorum ama senin için yazıyorum. Sen okuyor musun ondan bile emin değilim. Ancak eğer okuyorsan, nasılsın? Neler yaptın? Nasıl gidiyor? Benim bu yaptıklarım için neler düşünüyorsun? Bunların hiçbirini bilmiyorum ama bunların hiçbirini bilmezken aslında her şeyi biliyormuşum gibi garip bir şey var. Seninle hiç konuşmadım ama sanki hep konuşuyormuşum gibi garip bir his.

Benim bu yaptıklarım trollük, goy goy veya gerçek ne olursa olsun ne olduğu önemli değil. Neyin gerçek olup, gerçekte neler hissettiğimi ben bile bilemiyorum bu yüzden kafa karıştırmak hoşuma gidiyor veya kötü bir durumda atlatması daha kolay olabiliyor. Muhtemelen benim bir deli olduğumu düşünüyorsun ama deli değilim. Ne yazık ki deli değilim. En azından hala çok şeyi düşünebiliyorum, düşünmeden edemiyorum ve bu beni deli yapmaya yeter mi? Bilemiyorum. Keşke deli olsaydım o zaman seninle olmayı istemek veya hayal etmek bu kadar anormal durmayabilirdi.

Aslında sana bahsetmek istediğim çok şey var ama galiba bahsedemiyorum. Çünkü hangilerini anlatmak gerek ve bunları sana nasıl anlatmam gerek bilemiyorum. Biliyor musun Ankara'ya gittim ve imza günüm vardı. Yani bilemiyorum çok utanıyorum, insanların beni sevdiğini söylemesi, bana iyi bir insan olduğumu söylemesi, bana katıldıklarını söylemesi beni utandırıyor ve beni üzüyor. Ya onları üzecek bir şey yaparsam veya onların düşündüğü insan değilsem? Bana bundan daha kötü bir şey söyler misin? Onları görmek tabi ki beni mutlu ediyor ama bu bende baskı da yapıyor. Daha iyi şeyler yapmam gerek, daha iyi şeyler yapmam lazım diye düşünüyorum. Seninle olabilmek için de sanırım daha çok satan, daha çok izlenen, tutan bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyorum. Belki sadece bu bile yetmeyecek ama en azından etken olabilir belki. Ufacık bir etki için bile her şeyi yapmaya hazırım neticede.

Seni resmiyet kazandıktan sonra tüm kadınlara karşı bir tavır aldım, ilk defa hayatımda kadınlarla bu kadar az bir şeyler paylaştığım dönemdeyim. Sadece bir günlük, internetten bana hayran olan kızlarla, beni tanımak isteyen kızlarla bir şeyler yaşıyorum. Bunları hiçbir zaman detaylı anlatmadım ve yine anlatmayacağım. Senden bahsetmek istiyorum. Herkese, her insana, her kadına, her şeye. Yoldan geçen birini çevirip, senin ne kadar güzel olduğunu söylemek istiyorum. Yatağımdaki kadına senden bahsetmek istiyorum. Gardolabımın karşısına geçip, sana söyleyemediklerimi söylemek istiyorum. Peki bu nasıl oldu?

Aslında uzun zamandır yorulmuştum. Hiçbir zaman kendimi birine ait hissedemedim, kendimi bir yere ait de hissedemedim. Aidiyet duygusunu hiçbir zaman hissedemedim kendimde veya bilmiyorum böyle olmasını daha çok sevdim. Yalnızlığı, hiç kimseye bağlı olmadan kendim olmayı çok sevdim ama sanırım yoruldum. Hayatımı birine adamayı istiyordum yani öyle bir düşüncelerim ara sıra oluyordu. Daha sonra seni tanıdım yani tanımadım henüz ama seni gördüm. Ve hayatımı sana adama fikri bugüne kadar aklıma gelmiş en güzel fikirdi. Hayatımı sana adamak istiyorum. Ancak ne sen bunu istersin, ne de sevgilin buna izin verir. O yüzden bu fikir şimdilik geliştirilme aşamasında diyebilirim. Madem ben birine hayatımı adayacağım, o sen olmalısın! Madem ben birini bekleyeceğim, o zaman ben seni beklemeyelim! Madem ben değişeceğim, senin için değişmeliyim! Çünkü sen hepsine, her şeye değersin..

En yakın arkadaşlarımdan, hayatımdaki tüm insanlara sorsan benden bahsederken ilgisizliğimden dert yanarlar. Çünkü gerçekten ilgisizlik var. Ve bunu kapatmak için konuşurken, olduğundan fazla ilgi gösteriyor rolünü benimsiyorum. Ya ne diyeceğimi bilemediğim için bunu yapıyorum ya da gerçekten umurumda değil. Bir kaç insan dışında sıkılmadığım bir insan yok, sıkıldığım için çoğu insanla az konuşmayı tercih ediyorum. Susarak anlaşmak zaten en sevdiğim. Seninle sessizliği paylaşmak istiyorum çünkü bu gerçekten çok anlamlı. Rol yapıyorum resmen. İnsanlara ayıp olmasın, insanların arasında sırıtmayayım diye onlara benzemeye, onlar gibi davranmaya, onlara ayak uydurmaya çalışıyorum.

Sen benim için bir masal kahramanısın ve benim hayatıma kendi masalından çıkıp geldin. Yani en azından gelirsen öyle geleceksin. Ve ilk defa bir masalın gerçekleşeceğine bu kadar inanıyorum. Ne zaman olacağını bilemiyorum ama bir gün olacağını biliyorum. Aslında bunları o kadar fazla kişiye söyledim ki artık neyin samimi olduğunu, neyin samimi olmadığını bilemiyorum. Sence ne yapmam gerekiyor? Seni beklemek çok güzel çünkü sen gelmesen bile seni beklemek her zaman çok güzel olacak.

Edebi olarak ilk defa bu kadar bu kadar sıçtığımı görüyorum. İlk defa bu kadar kopuk kopuk bir yazı yazıyorum. Sen gelmediğin zaman ben böyleyim işte, kopuk kopuk parçalardan oluşuyorum ve bu beni bir bütün yapıyor mu? Bilemiyorum. Tıpkı mevkiler arasında uyumsuzluk-kopukluk yaşayan futbol takım gibiyim. Bunları da senin düzelteceğine veya sen gelince ben kendimi düzelteceğime inanıyorum. Çünkü sen etrafındaki her şeyi güzelleştirirsin, belki de beni bile.

Şu an her şeyin var. Mutlusun, sevgilin var, onu çok seviyorsun, o seni çok seviyor, her şeye sahipsin. Bu çok güzel bir şey ve benim yapabileceğim tek şey bunun sonsuza dek sürmesi. Senin her zaman mutlu olmanı, gülümsemeni istiyorum. Bu kadar güzel gülmeseydin yine de gülümsemeni isterdim. Çok güzelsin, o kadar güzelsin ki ben senin hala gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Ve seni herkes sever, sen aseksüel bir insanı bile kendine aşık edebilirsin. Ancak senin bu halini herkes sever ancak ben seni her halinle seveceğim. Bunun ne demek olduğunu şimdi anlayamamış olsan bile ileride sanırım beni anlayacaksın.

Bu yazı diğer yazılardan da kötü oldu çünkü kaç saat uyuduğumu bile bilemiyorum. O kadar tembelim ki montaj videolarını bile seçemedim, ikinci kitaba başlayamadım, ikinci kısa filmi sadece düşünüyorum. Aslında yazmayı düşündüğüm hiçbir şeyi yukarıda yazamadım. Hayatta mucizelere pek yer yok ama ben senin beni sevebilme mucizesinin gerçekleşmesini bekliyorum. Olmayacağını biliyorum ama "ya olursa?" demeden edemiyorum, ne yapayım..

Ya olursa Bayan J?

=====================================================

Bayan J;

"Alo? Bir önceki mektubu mu okudun mu? Alo diye mektuba başladım, mektup yazmayı hiç bilmiyorsam demek ki. Başlangıçlar beni her zaman zorlamıştır ve her başlangıçta kötüyümdür örneğin. Bir önceki mektubu okuyup, okumadığını bilmiyorum zaten berbat bir mektuptu kabul ediyorum. Bunları kendi hesabımdan paylaşmamış olmamın nedeni bu yazdıklarımın kötü olması değil senin kimsenin bilmemesini istiyor olmam, seni kimse bilmesin istiyorum. Sadece bu mektupları değil, seni kimse bilmese keşke en çok bunu dilerdim. Hiç kimsenin dinlemediği güzel bir şarkı, hiç kimsenin izlemediği güzel bir film olmanı ne kadar çok isterdim bilemezsin. Seni hiç kimse bilmeseydi emin ol güzelliğinden hiç bir şey kaybetmezdin. Ancak sanırım bunun için geç kaldım. Umarım hiç paylaşmadığım için bu mektupları da kimse bilmiyordur, yanlışlıkla falan girip okusa sıçtım demektir çünkü bu.

Bu mektupların kimsenin okumasını istemiyorum çünkü seni kimsenin bilmemesini istiyorum. Bu mektupların okunmamasını istiyorum çünkü böyle şeyler yazmayı bırakmıştım ve zar zor yıktım bu algıyı yeniden hatırlatmak istemiyorum. Bu mektupların kimse tarafından okunmaması lazım çünkü beni takip edenler tarafından oluşturduğum imajı zedelemek istemiyorum, en azından beni öyle tanımalarını istiyorum. Aslında nasıl biri olduğumu hiç bilmiyorum, nasıl gözüktüğüm umurumda bile değil. Ancak hayatıma giren tüm kız arkadaşlarım beni değiştirebileceğini düşündürüp, hayatımdan benim ne denli boktan bir adam olduğumu söyleyerek gitti. Galiba insanlar beni sevmiyor, ben de onlara karşı bir şey hissetmiyorum, öyle anlaşamadan yaşayıp duruyorum. İnsanlar çoğu zaman beni bunaltıyor o yüzden bir kaç mesajın ardından kimseye mesaj veremiyorum. Ben de kendimi bunaltıyorum örneğin. Kendime kaç dakika dayanabiliyorum bilmiyorum hesaplamadım. Sen hiç içindeki sesin, ses tonunu duydun mu? Ben duyuyorum, güzel de oluyor. Kendi iç sesiyle konuşmayan, kendisiyle hesaplaşmayan her insan ya düşünemiyordur ya da ne bileyim. Senin iç sesin olsaydım sana durmadan ne kadar güzel olduğunu söylerdim.

Biliyor musun? İnsanlar bana egoist olduğumu söyleyip duruyor ama egom olsa da kibir yok, egom da mecburiyetten olduğunu düşünüyorum. Bana her şeyi yap ama egoma zarar verme, bunu saygısızlık olarak algılıyorum ve otomatikman tehlikeyi fark edip zehrini sallayan yılan gibi oluyorum. Bilmiyorum yazdıklarımı okudun mu? Eğer okuduysan sanırım şizofren olduğumu düşünürdün veya sorunlu bir kişiliğimin olduğunu aklına getirirdin veya geri zekalı olduğumu düşünürdün. En azından yerinde olsaydım ben bunları düşünürdüm, yerinde değilim ama ben böyle olduğumu düşünmeden edemiyorum. Ne diyeceğimi o kadar çok şaşırıyorum ki ne diyeceğimi bilemiyorum, kurmak istediğim cümleler o kadar fazla ki aralarından uygun olan cümleleri bir araya getiremiyorum.

Senin bir sevgilinin olduğunu, o sevgilinin seni gerçekten hak ettiğini ve sevgilinin gerçekten yakışıklı olduğunu biliyorum. Bu yüzden hiçbir şey diyemiyorum örneğin. Acıları olan, yaraları olan birine nasıl davranabileceğimi en azından bir nebze olurken bilirken, bu kadar güzel ve bu kadar güçlü birine nasıl davranıp, nasıl konuşacağımı, nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum örneğin, bu beni düşündürüyor. Avını bekleyen akbabalar gibi olmak istemiyorum, öyle de görünmek istemiyorum. Sevgilinle umarım mutlu olursun ve ayrılmanızı istemiyorum. Ben sadece bekliyorum, beklemek çünkü yapabildiğim tek şey ve beklemek dediğimiz olay sadece senin gibi değecek birini beklediğimiz zaman güzeldir. Beklemek hiçbir zaman bu kadar güzel gelmemişti örneğin.

Ben hala senin güzelliğinin, seni beklemenin güzelliğinin, seni bekliyor olmanın verdiği mutluluğu anlamaya çalışıyorum. Senin var olman ve benim seni bekliyor olabilmem dünyanın en muazzam şeylerinden. O kadar güzel ki ben gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Beklerken çok şey düşünüyorum. O kadar ayrıntı şeyleri düşünüyorum ki, eğer bilseydin benim aklımı kaçırdığımı düşünüp buna neden olduğun için kendini suçlayabilirdin. Olur ya sen sevgilinden ayrılırsan ve ben uslu bir çocuk olup seni beklediğim takdirde sen de beni seversen ne yaparım hiç bilemiyorum. "Sen de beni seversen" diye bir şey kullandım ama neden kullandığımı hiç bilmiyorum. Çünkü sevmenin böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ben bundan ayrılınca bunu seveyim diye bir şey olamaz çünkü veya sevgi dediğimiz olay çok farklı, bilemiyorum. Bilmediğim şeyi de anlatamıyorum.

Senin sevgilinle olan günlerini aslında benim kendimi sana hazırlama günlerim olarak görüyorum. Değişmeye ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Her zaman kendimi geliştirmeye çalıştım ama ilk defa değişmeye çalışıyorum. Ben hep buydum, hep olduğum gibi oldum ama senin için değişmeye hazırım. Seni belli bir kalıplarının olduğu için suçlayamam bunu biliyorum. Sen de benim değişmemi beklemiyor veya istemiyorsundur sanırım ama ben senin için değişmeye hazırım. Sen nasıl biri olmamı istersen o olmaya da hazırım, ilk defa değişmeye hazır hissediyorum kendimi. Çünkü ben senin için değişemezsem ben değişemem ki. Ah; seninle olmak ne kadar güzel bir şeydir kim bilir. Eğer seninle olmamı sağlayacaksa, değişmek ne kadar muhteşem bir karardır. Zayıflamaya karar verdim, göbeğim gidecekse senin için gitmeli. Kendime daha çok önem vereceğim, saçlarımla ilgileneceğim, dişlerimi hiç aksatmadan fırçalayacağım, kıyafetler alıp duracağım. Daha iyi bir oyuncu olacağım ve insanlara karşı ne yapacağımı iyice öğreneceğim. Kalabalık arasında kaçmak istemeyeceğim, senin gittiğin mekanlara da sen gelene kadar tek başıma alışmaya çalışacağım. Ve bunların hepsi senin olacak, kendimden ödün vereceğim ama seninle olmam için bunlar gerekiyorsa yapacağım ve daha çok sana benzeyeceğim en azından.

Benim için birine hayran olmak veya birinden hoşlanmak veya sizin dediğiniz gibi birine aşık olmak beni mutlu ediyor en azından içimde hissizleşip giden duygularımı yeniden hissedebiliyorum. O kadar çok bastırdığım için kendini yeniden hatırlattığında daha fazla hissediyorum. İşte bu yüzden seversem abartırım. Sen sevsen ne yaparım inan bilemiyorum ama bunu düşünüp duruyorum. Benim için duygular beslediğin biri yaratmış olduğun bir karakter gibi. Ben aşık olmuyorum da sanki ben kendi kafamda yarattığım bir karakteri, gerçekle bütünleştiriyorum gibi. Ve buna bağlı olarak seninle ilgili her şeyi araştırdım. Eski fotoğrafların, tüm tweetlerin, tüm favoriye eklediğin tweetler, burç yorumları, burç analizleri, doğum gününe bağlı olarak burç yorumları, ask.fm hesabında sana sorulan sorular, senin onlara cevapların gibi her şeye defalarca baktım. Bunlar hepsi delilikten veya sapkınlıktan değil seni daha iyi tanıyabilmem için seninle ilgili her şeyi öğrenebilmem için ve senin karşına hazırlıklı çıkabilmem için gerekli.

Sen çok güzel olduğun için sana çok güzel cümleler kuran insanlar, sana şiirler yazan insanlar, sana yazılar yazan insanlar, sana ne kadar güzel olduğunu hatırlatan insanlar çıkmıştır ama benim gibi biri oldu mu? Bunu bilmeyi isterdim. Ben senin beni takip edebilmenin bile mucize olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Ben sana şimdi çok güzel olduğunu söyleyeceğim, vasat aşk cümleleri yazacağım ama sen bunu bir kıza ilk kez yapmadığımı biliyor olacaksın. Ben sana farklı olduğunu söyleyeceğim sen yine bunu bir kıza ilk kez söylemediğimi bileceksin zaten. Ancak ben ilk kez böyle bir şey yazıyorum sanırım yani ilk defa kendimden bu kadar çok bahsediyorum. Bu benim ve sana kendim gibi gözükmek istiyorum. Nasıl bu coğrafyanın kapısını Avrupa'ya Galatasaray açtıysa, benim derinlerimde olup kendi haritamdan silinen coğrafyamın kapısının senin için açılmasını istiyorum. Ben korkağın tekiyim aslında birine bağlanmaktan, birine aşık olmaktan, biriyle olmaktan korktum. Çünkü özgür olmak, ne kadar boktan biri olduğumu bilmek, kadınları üzmemek için onlarla uzakta bir yerde olmak, onları üzmeden onlarla sadece yatmak ve yalnızlık daha çok hoşuma gitti ama sanırım yoruldum ve sanırım sen bu saydığım şeylerden daha güzelsin.

Ben Boşnakça öğrenmeye çalışıyorum, çalışıyorum derken oradan bir kaç tanıdığım var onlardan yardım istiyorum, sözcüklere bakıyorum, anlamını öğreniyorum. Sinema filmlerini takip ediyorum, gelenek ve göreneklerini öğreniyorum. Çünkü seni daha iyi anlamak istiyorum, seni daha yakından tanımak istiyorum. Ben yabancı uyruklu sevgililerimle bile konuşmak için bile dil öğrenmeye çalışmadım ama senin için bir dil öğrenmek istiyorum. Eski sevgililerin öğrendi mi veya sen biliyor musun? Bilmiyorum bile ama öğrenmek istiyorum. Senin paylaştığın bir şarkıyı ben defalarca dinliyorum çünkü bir gün seninle olursam o şarkının adını söyleyebileyim, aynı şeyleri dinliyoruz diyebileyim istiyorum. Seninle ilgili ufacık şeyi bile öğrenmek beni ne kadar mutlu ediyor inanamazsın.

Mektup yazamadım ama bu sefer uzunca saçma sapan şeyler yazdım. Sana yine bir sır vereceğim; boktan şeyler yazmayı seviyorum hatta sevemiyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor sanırım ve insanlarla iletişim kuramadığım için bu yolu seçiyorum. Arkadaşlarım benim gibi olmak istediklerini, yapmak istediklerimi yaptığımı, sinema yaptığımı, kitabımın olduğunu, radyo yayını yaptığımı ve hayatımı istediğim gibi yaşadığımı söylüyorlar ama bunlar beni korkutuyor. Çünkü bunlar iyi bir şey değil. İşim kötüsün hiç tanımadığım insanların bana olan sevgi, takdir ve hayranlık mesajları bunlar beni korkutuyor. Çünkü kendimi baskı altında hissediyorum. Mesela seni tanıyınca da baskı hissediyorum çünkü iyi bir şeyler yapmam gerekiyor, iyi bir şeyler yapayım, çok satsın, çok okunsun, çok izlensin ve senin dikkatini çekeyim, sana vaat edebileceğim bir şey olsun istiyorum. Dikkat çekmek için şımarıklık yapan çocuk gibiyim, şımarıklık yapmak istiyorum çünkü istediğim tek şey dikkatini çekebilmek.

Ne güzel senin her şeyin var. Her şeyin var demişken, sevgilin olduğun gerçeği çarptı yüzüme ve bu mektubu bitirmeye karar verdim. Empati yapmayı geç öğrendim ve yapabiliyorum. Onun yerinde olsaydım, kendime neler söylerdim, ne küfürler edip, ne yumruklar sallardım bilemiyorum. Ben kavga etmeyi bilmem ama konu sen olursan kavga edemeden duramam gibi geliyor ya neyse. Senin her şeyin var, benim ise sadece uykum var sanırım. Bir de senin güzelliğin, senin geleceğine dair olan umudum, senin sevgilin olduğun halde bunları yazdığım için kendime olan nefretim ve bir de senin varlığınla bir nebze olsun daha güzel olan kafamın içinde bir dünya var..  Başka hiçbir şeyim yok..



------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bayan J;

"Bu sana ilk mektubum ve sanırım son mektubum. Ben mektuba nasıl başlanır hiç bilmiyorum. Daha doğrusu bir insanla konuşmaya nasıl başlanır, pek bilemiyorum. O insan, sen olunca bir başka bilemiyorum. Hikayenin nasıl başladığının pek önemi yok, seninle birlikte olabileceğimiz bir hikayemiz olduktan sonra hikayenin nasıl başladığı çok da önemli değil. Senin bir hikayen var ve o hikayenin kahramanı ben değilim, bunu biliyorum. Söylemiştim değil mi? Konuşmayı zaten beceremeyen bir adamım, sana karşı ne diyeceğimi de hiç bilemiyorum. Böyle söylemek istediğin çok şey olup da aklından geçen yüzlerce kelimeyi bir araya getiremediğin anlar oldu mu? Eğer olduysa ne demek istediğimi anlarsın.

Çok güzelsin. Öyle güzelsin ki, bu cümleleri yazarken kendi kendime sırıtıp mutlu oluyorum. Ancak böyle bir güzellik, insanı durduk yere mutlu kılar. Gözlerimi kapattığım her an yüzün geliyor aklıma, yüzünü düşünüyorum, seni hayal ediyorum. O kadar çok aklımdasın ki, karış karış ezbere biliyorum her şeyini. Her insanın çizgileri olur ama ben senin yüzünü o kadar çok hayal ettim ki senin o çizgilerden eser kalmadı. Her gözümü kapattığım anda dünyanın en pürüzsüz heykeli olan sen geliyorsun gözümün önüne ve ben her seferinde bu güzellik karşısında ne yapacağımı bilemiyorum, durduk yere gülümserken yakalıyorum kendimi. Güzelliğinden bir şey kaybettirmeyen küçük sivilceler ve siyah noktalarını bile çok seviyorum. Hatta senin kusurlarını daha çok seviyorum. Her insanda kusur vardır ama hiçbir kusur bir insana bu kadar güzel yakışamaz diye düşünüyorum.

Ben hala senin güzelliğin karşısında ne yapacağımı bilemiyorum. Ne kadar güzel saçların var, hiç koklayamadım. Gözlerinin içinde bir başka dünya saklı sanki ve ben o dünyaya hapsolmak istiyorum. Dudakların ne kadar da güzel, öpmemek için zor tutuyorum kendimi. Ellerin de öyle ama ayak bileğin ayrı bir şiir. Bu gezegende hala güzel olan bir şey varsa, işte onların hepsi biraz da senin varlığın.

Bir insanın bir insana söyleyebileceği en çaresiz cümledir; "Senin için değişmeye hazırım." ve ben senin için değişmeye hazırım. Sen nasıl biri olmamı istiyorsan, öyle biri olurum. Sudan korkarım ve yüzme bilmem ama sen istersen boğuşmaya hazırım tüm dalgalarla. Kalabalıktan hiç haz etmem ve oldum olası kalabalıktan kaçarım ama sırf sen seviyorsun diye kabalık defans arasında kaybolup giden tek forvet gibi kaybolmaya da hazırım o kalabalığın arasında. Ne giydiğime dikkat ederim bundan sonra ve küs olduğum aynalarla da barışırım. Senin yanına yakıştırmak için kendimi ne yapılacaksa yapmaya hazırım. Popüler kültür fahişelerinden oluşan bir play list bile hazırlarım hatta beraber söylememizi istersen ezberlemeye de varım. Bira göbeği olan göbeğimi eritmek için spor salonuna da giderim, sen bana biraz zaman ver Terminatör gibi dolaşırım sokaklarda. Sen nasıl biri olmamı istiyorsan onu söyle, ben senin için o olmaya hazırım.

Zaman zaman seninle birlikte olduğumu düşünüyorum ve bu bana komik geliyor. Sen ve ben ne kadar da absürt bir durum öyle değil mi? Ama ben düşünmeden edemiyorum. O kadar güzeliz, o kadar güzelsin ki. Seni uzaktan izlemek o kadar güzel ki, kombine aldım ve sürekli izliyorum. Passolig denen saçma sapan illet gerekse, yine de izlerim. Ben Galatasaray'ı da çok seviyorum ama passolig almadım, bunun ne demek olduğunu anlayamazsın. Senle ben ne kadar da güzeliz öyle, sen bana dokununca dünyadaki tüm kötülükler o an için duruyor sanki. Ne kadar güzel boynun var, "Allah" yazan domates olmasan da Allah'ın varlığına en büyük işaretsin ve bana çok büyük bir inanç yüklüyorsun. Bildiğin gibi hava soğuk ve karlı insan ise böyle havalarda içini ısıtacak bir şey arıyor. O yüzden hadi bir daha gülsene. Ne kadar güzel gülüyorsun öyle, içimdeki tüm kötülükleri arındırıyorsun benden.

Benim hayatım gecelerden oluşuyor ama sen gündüzden ibaretsin. Güzelliğinle aydınlatıyorsun her tarafı ve ben korkuyorum. Ne güzel demişti İngiliz bir şair, ne güzel filmini çekmişti Ah Muhsin Ünlü; Sen aydınlatıyorsun geceyi. Peki ya benim karanlığım senin aydınlığını da azaltırsa? Senin ben dışında her yeri aydınlatıyor olman değil de benim karanlığımın senin aydınlığını azaltması daha çok üzer beni. Sana demek istediğim çok şey var ama ne diyeceğimi bilemiyorum. Seninle birlikte olduğumuzu hayal ettim de sen beni sevsen var ya.. Sen beni sevsen, mutluluktan dünyanın amına korum. Pardon çok özür dilerim küfür yok. Sen beni sevsen var ya, bu dünya da daha yaşanabilir bir hal alır, ben de daha yaşanılabilir bir adam olurum. Sen beni sevsen var ya, tüm dünyaya karşı tek kafa tutabilirim.

Sen beni sevsen diye kurduğum, düşündüğüm her şey birer avuntu mesela. Çünkü senin sevgilin var. Senin hikayenin kahramanı o, ben değilim. Senin olman gereken hikaye bu değil, en azından şimdilik. Sen bir masal prensesi kadar güzelsin ve sevgilin o masalın prensi. Ben ise kendi halinde biriyim, öyle saçma sapan kendi halinde yaşayan biriyim, hepsi bu.

Atlar ne kadar güzel hayvan öyle değil mi? Kelebekler de öyle. Kedileri de severim ama konu bu değil. Bazen mücadele eder insan. ama çoğu zaman da sabreder ve bekler. Sabredip beklemek ne denli yorucu, ne zor iş. Ve ben bekleyeceğim.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder