Kendi hayatım hayal kırıklarıyla doluyken, kendi hayatımdakileri de hayal kırıklığına uğrattığımı fark ettim. Kendi hayal kırıklıklarım çok keskin olmasına rağmen, benim başka insanlara yaşattığım hayal kırıklıkları canımı daha çok acıttı. Hiçbir zaman insanları hayal kırıklığına uğratmak istemedim ama hayatım hayal kırıklarıyla dolu. Bu hayal kırıklıkları için özür dilerim, böyle olmasını ben de istemezdim.
Bugüne kadar kimseye bir şey vaat etmedim. Kimseye bir şey vaat etmediğim için, hiç kimseyi bir beklenti içine sokmadım. Ben birilerini beklenti içine sokmadığım için, birilerini hayal kırıklığına uğratmam benim hatam değildi. Bir insan, bir insana nasıl bazı şeyleri vaat edebilir? Bu bana her zaman saçma geldi ve birine bir şeyler vaat etmeyi hiçbir zaman bilemedim. Peki ben bir insana ne vaat edebilirim? Hiçbir şey. Ne vaat edebileceğimi bilmiyorum demiyorum, vaat edeceğim bir şeyimin olmadığını söylüyorum. Zaten birine bir şey vaat etmek, hiçbir zaman bana göre olmadı.
Hayatıma giren hemen hemen herkes, beni olduğum gibi kabullenmek yerine beni değiştirmeye çalıştı. Ancak hayatıma beni değiştirme uğraşında giren herkes, benim ne denli boktan bir adam olduğumu söyleyerek hayatımdan çıktı. Ben ne olduysam her zaman o oldum ve hiçbir zaman başka biri gibi davranmadım. Herkes gibi olmaya çalışan diğerlerine benzemek yerine, en azından neysem o olmanın bana verdiği mutlulukla yetinmeye çalıştım.
Galatasaray'ın genç bayan basketbol takımında ne de güzel bir kız var! Neyse konu bu değil.
Sevmek ne kadar güzel bir şey, sevin güzelleşin. Karşılıksız sevmek, şüphesiz ki sevgilerin en gerçeği ama kendini yavaş yavaş öldürmenin en etkili yolu. Elma seni sevmek zorunda değil ama elmanın seni sevmesi için senin bazı şeyleri değişmen gerekiyorsa; sokayım öyle elmaya, sokayım öyle aşka! Seni olduğun gibi sevmek yerine olmasını istediği gibi sevmeye hazır olduğunu söyleyen birinin sevgisi ne kadar gerçek olabilir ki? Birbirine benzeyen, herkes gibi olan, aynı şeyleri sevip, aynı şeyleri sevmediğini söyleyen insanların var olmasının nedeni de bu. Daha çok sevilme ve kabul görme isteği. Tüm bunlara rağmen herkes gibi olmak yerine olduğu gibi olmayı tercih eden insanlar, siz ne kadar güzel insanlarsınız lan, ne olur hiç değişmeyin.
Çoğu zaman hiçbir şey yapamadığımı düşünüyorum ancak hiçbir şeyi yapamamayı çok iyi yapıyorum. Çoğu zaman da gerçekten de kötü biri olduğumu düşünüyorum çünkü bu kadar insan yanılıyor olamaz. Ama sonra yalnız olduğum aklıma geliyor ve bazı şeyleri doğru yaptığımı düşünmeye başlıyorum. Bu kadar yalnız olduğuma göre, doğru şeyleri yapmışım demektir. Yalnızım ve bu yalnızlık bir zorunluluk değil bir tercih. Etrafımda ne kadar çok insan var, insanlar da ne kadar çok ama ben de çok yalnızım! Öyle bir yalnızlık ki, hayatımda var olan çok insan olmasına rağmen varlığını bir türlü unutturmuyor. "Sen yalnız değilsin" cümleleri yalnızlığımın üstünü daha kalın bir kalemle çiziyor sanki. Yalnızlığım; hayatım boyunca sürdürmek zorunda olduğum birlikteliğimsin.
Sevmek güzel şey de tek başına yeterli değil. Karşılığı olmayınca en etkili intihar girişimi. Sevmek vaat edebileceğin bir şeyler olmadığı sürece pek de afilli olmayan bir şey. Ne kadar çok seversen sev, uğruna her şeyi yapabilecek kadar sevsen de bir şey vaat edemediğin sürece sevmek, anlamsız bir eylem. En azından sevilen için. Keşke sevmek, tek başına yeterli olsa. Ancak ne yazık ki sevmek, tek başına yeterli olmayan bir eylem..
Sabah kahvaltıda bile kola içen adama kolayı yasakladınız ya doktor bey, yazıklar olsun! Neyse konu bu da değil.
Hayatımda çoğu zaman, işler yolunda gitmez ancak zaten yolunda gitmeyen işlerin her zaman daha kötüye gitme ihtimali olduğu için yine de işler yolundaymış gibi davranırım. Bazen ise aslında derdim olmayan ama kendime dert edindiğim konular sayesinde dünyamın alt üst olduğunu, Karadeniz'de gemilerimin battığını, çocukken yaptığım tüm kumdan kalelerin dalgalar ve sorumsuz yetişkinlerin attığı adımlar tarafından yıkıldığını ve okyanusun üzerinde uçan uçağımın düştüğümü düşünmeye başlarım. Bu düşünceler öyle çok dolaşır dolanır ki kafamın içinde, hepsini susturmak için çalışır dururum. Derdim olmayan ancak kendime dert ettiğim o şey, bir bakarım ki benim derdim olmuş. En azından ben öyle hissediyorum. Bu hissin ardından daha çok yazmaya, bir şeyler üretmeye, bir şişe daha fazla biraya ve daha çok sevgiye ihtiyaç duyarım. Dertlerimizi olmasa bile kendimize dert edindiğimiz bu şeyleri bıraksak, çok daha mutlu insanlar olabilirdik, evet.
Hayatımdaki kimsenin istediği gibi biri olamadım. Bunun için üzgün olsam da, en büyük üzüntüm kendimin de istediği gibi biri olamamış olmam. Ben de böyle biri olmak istemezdim ama böyle biri olup çıktım işte, ne yapayım? Belki de böyle biri olmam zamanlama hatasıydı, belki de beni böyle biri siz yaptınız ama ne olursa olsun ben buyum ve beni değiştirmek için biraz geç kaldınız. Ben hala her şeyin bir gün çok güzel olacağına ve o geminin bir gün geleceğine inanan biriyim, çok da şey yapmamak lazım.
İnsanlardan kaçmayı seviyorum, kalabalığın arasında sessizce çekip gitmek hayatımın özetidir mesela. Dibe vurmayı da severim, zirveye çıkmaktan daha onurlu bir davranış gibi gelmiştir her zaman bana. Yapmayı sevdiğim şeyleri yapıyorum, sonucu ne olursa olsun sevdiğim şeyleri yapabilmeyi seviyorum. Sevilmem için yapmam gerekenleri biliyorum ama sevilmek için hiçbir şey yapmıyorum çünkü sevilmek çok da umurumda değil. Zaten bazı insanların seni sevmemesi, daha güzel, adeta onun seni sevmemesi onun sana yapabileceği en büyük kıyak. Geminin gelmeyeceği apaçık ortadayken, beklediğim geminin bir gün geleceğine inanıp dururum. Çünkü yaşamam gerek. Yaşamam için neden arayıp dururum işte.. Ben buyum, ne yapayım tabiatım böyle..
Ve senin mağlup durumdayken maçın son saniyesinde attığım üçlük şutu olduğunu bilsen, benim dünyama gelir benim dünyamı masal kılardın..Sen benim maçı kazandıracak olan üçlüğümsün ama konu bu değil..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder