Pages

Bu da mı Ofsayt? hakkında..

17 yaşında yazdığım Bu da mı Ofsayt? adlı kitabım İkinci Adam Yayınları'ndan çıktı.



Bu da mı Ofsayt? kitabının dağıtımını henüz tam olarak yapılmadı ancak dağıtımı gerçekleştiriliyor. Özellikle D&R'larda satılması için sizin isteğiniz belirleyici oluyor, yani D&R'lara giderek kitabımı istemeniz durumunda sipariş vermek zorundalar.

Kitabımı internet üzerinden almak için; D&R  / Kitap Yurdu /  İdefix

Öte yandan anlamadığım bir şekilde bana sorulan soruları buradan cevaplamak ve bazı konulara değinmek istiyorum..


NEDEN BU DA MI OFSAYT?

Öncellikle bu soruyu iki türlü cevaplayacağım. Birincisi; kitaptaki hikayeler hayata karşı ofsayta düşme durumunu anlatıyor. Hevesinin kursağında kalması olayı yani gol diye sanıp santraya doğru koştuğun zaman yardımcı hakemin kaldırdığı bayrağı görme durumunu anlatıyor. Hayatı boyunca pek çok kez ofsayta düşmüş biri olarak, başka durum anlatmam pek mümkün değil.

İkinci olarak neden bu kitabı okumalıyım diye soran olursa inanın verebileceğim bir cevap yok, ilk kitabım olduğu ve yaşımın henüz 17 olduğunu düşünürsek bu gibi etkenlere bakarak iyi kitap olduğunu diyebilirim. Okurken sıkılmayacağınız, tatlı, sempatik bir kitap oldu.

17 YAŞINDA İNSAN DÜNYAYI KURTARIYOR

Özellikle sosyal medyada Bu da mı Ofsayt? kitabım için "17 yaşında yazdığım" tanımını kullanıyorum çünkü bu benim için ve ülkemiz adına önemli bir şey, belki baktığımız zaman önemli bir şey değilmiş gibi gözükse de aslında çok önemli.

Ben de biliyorum 17 yaşında insanlar dünyayı kurtarıyor ama bu ülkede benim gibi 17 yaşında olup kendi başına bir kitap yazmak çok önemli bir şey, en azından insanlık için küçük olsa da benim açımdan büyük bir adım oldu. Bir de insanlar kitabı beğenmezse, "17 yaşında yazdığım" tanım daha çok işe yarıyor ki gelişebilir yazar olduğumu anlasınlar diye, onu göstermiş oluyorum.

NEDEN KİTAP?

Uzun bir süredir internet sitelerinde editörlük yaptım, 13 yaşımdan beri büyük projelerde ve internet sitelerinde büyük işlerde bulundum. Bir süredir de hikayeler yazıyordum ve sayfalarımdan dolayı ilgi gördü. Anlamadığım şekilde ilgi gördü ve bunun ardından geldi.

Bu kitap bu hayatta bir şeyi yapabildiğimin göstergesi olması için çıktı. Yani bakın aylak adam olduğum kadar, bir şeyler yapıyorum mesajı vermek içindi ve bu mesajı verebildiğimi düşünüyorum. Aynı zamanda bu kitap yapacaklarım için ilk adım olma özelliğini taşıyor. Yapmak istediğim çok büyük ve önemli şeyler var, bu kitapla beraber onların ilk adımını da atmış oldum.

NE KADAR SATTI? 

Bu kitap sadece bir fikir olduğu zaman da çok okunması gibi bir derdim yoktu, hala yok. Belki iyi yazamıyorum ama en azından çok satacak kadar kötü de yazmıyorum, bu güzel bir şey. Çok satması gibi bir isteğim yok, tabi ki insanların haberdar olmasını isterim ama öyle bir kaygım, arzum veya başarı kıstasım yok.

Fena değil. İlk kitapta çok satmasını beklemek biraz hayalperestlik olur, ben bu kitapta zaten çok satması yerine bir kitabımın olmasını istedim ve bunu yaptım. Gerisi umurumda değil veya çok satsa da bana güzel kızlarla yatma olasılığını arttırmak dışında ne değiştirir bilemiyorum. .

ALİ LİDAR ABİMDİR 

Arka kapağında yazan yazıyı çok sevgili Ali Lidar abi yazdı. Kendisiyle aslında tanışmıyoruz, yani sadece internet üzerinden tanıştık. Daha doğrusu o yazıyordu, ben ona hayrandım. Benim kötü yazılarımı okudu, ne olursa olsun bu yoldan devam etmemi söyledi, onu dinledim. Arkadaşlık isteğimi kabul ettiği için çok sevinmiştim, şimdi beni tanıyan bir abim oldu, kitabın en güzel şeyi sanırım onun yazdığı arka kapak yazısı, beni kırmadı ve beni mutlu etti..

DİZ ÜSTÜ EDEBİYATI MI?

Son dönemde Diz Üstü Edebiyatı diye bir şey var, iyi bir atılım. Sosyal medyada iyi işler yapan biri olarak, bu akım benim akımım değil. Sadece benim değil, benim gibi Afilli Filintalar hayranı olan herkes bu akımın, kendisine uygun bir akım olmadığını söyler zaten.

Ne fenomen takip ediyorum ne de onların yazdığı kitapları okuyorum. Hatta sinemaya uyarlanan filmini bile izlemiyorum. Bana boktan yazdığımı söyleyin, yazamadığımı söyleyin ama beni bu isimlerle bir tutmayın ne olur.

Pucca, Kahraman Tazeoğlu, Sabah Uykum, Elif Gibi Sevmek gibi şeylerle anılmak istemiyorum, zaten şu an kimse beni anmıyor ama ileride de anılmak da istemiyorum..

(Bu röportajı yazdıktan sonra ikinci kitabı için kokain çektiğini söyleyen birinin röportajına denk geldim. Dediğim olay buydu. Bu röportajın öyle bir şey olmamasına ve öyle bir kitleye ait olmamaya çalışıyorum.

O insanla ne yazık ki aynı yayın evinden kitap çıkarttık ve bu yüzden utanıyorum. Aytuğ Akdoğan rol modeli Bukowski ve kendine öyle bir tarz yarattı veya öyle bir tarzı var. Ancak bu kokain çeken geri zekalı arkadaş gibi isimler ne yazık ki başarısız bir Aytuğ Akdoğan denemesi, onlar adına utanıyorum..

NEDEN SPOR MEDYASI DEĞİL?
18 yaşındayım ama buna rağmen muhteşem bir CV yaptım. Nasıl yaptım bilemiyorum ama çok güzel bir öz geçmişim var. Bir çok büyük projelerde, internet sitelerinde yer aldım. Hatta bir gazetenin internet sitesi için gelen teklifi kabul etmediğim bile oldu.

İstesem çok rahat bir şekilde spor medyasında yürüyebilirdim ama istemedim. Çünkü yapabileceğim her şeyi yaptım. Bundan sonrası artık işin gerçekten içinde olmak demekti ve ben olmak istemedim. Bunun nedeni de futboldan sıkılmış olmam ve o dünyanın boktan bir yer olması. Şu an sinema yapmak istiyorum, televizyonla uğraşmak, edebiyatla uğraşmak istiyorum. Belki bunlar da şu an boktan bir durumda ama inanın spor medyası baştan aşağıya bok kokuyor. Kendime dert etmek yerine, derdim olan şeyleri anlatıp, futbola hobi olarak bakmayı tercih ettim..

Şu an herhangi bir sitede benimle çalışan hata benim işi öğrettiğim birini görmek mümkün, bu güzel bir şey umarım başarılı olurlar. Başarılı olmak kolay; birilerinin adamı olduğu sürece ve eğer kızsan iyi sevişebiliyorsan yürürsün..

SİNEMA MI EDEBİYAT MI FUTBOL MU?

Hayatımın sonuna kadar yazacağım. Bu yüzden edebiyat olmadan olmaz. Bu da mı Ofsayt* kitabımda edebi bir beklentim veya kaygım yok ancak ileride edebi bir beklentim ve kaygım olacak. Sinema ise daha bambaşka bir şey, şu ana kadar yapmayı en çok ama çok istediğim ancak buna rağmen yapamadığım bir şey. Futbol ise sadece hobim, izlemeyi sevdiğim ancak eskisi kadar sevemediğim bir hobim..

Okumak; mastürbasyon. Yazmak; ön sevişme. Sinema; seks. Ön sevişme ne kadar iyi olursa, seks de o kadar güzel olur.

PEKİ NEDEN SİNEMA? NEDEN EDEBİYAT?

Cevap basit; hem sinema hem edebiyat benim derdimi anlatma yolum. İnsanlarla anlaşabilen, iletişim kurabilen bir insan değilim. Yani epey bir zaman alıyor, belli bir süreyi geçmeden bir insanla iletişim kurma konusunda zorlanıyorum.

Sinema ve edebiyatla birlikte hem kendi derdimi anlatabiliyorum hem de diğer insanlarla iletişim kurabiliyorum. Zaten anlatacak bir şeyin yoksa sinema veya edebiyat yapman boşuna bana kalırsa.. Bu da mı Ofsayt? kitabımda derdimi değil, kendime dert edindiklerimi yazdım, bunlar farklı şeyler.. Ama ileride dertlerimi de anlatacağım..

ABİ BEN DE YAZIYORUM..

İlginç bir şekilde bir çok arkadaşım, tanımadığım insanlar bana yazarak aslında çok iyi yazdıklarını ve yazmak istediklerini söylediler. Ben de bir genç olarak, onlarla aynı kaderi yaşamış biri olarak yardımcı olmaya çalışıyorum. Ben tam olarak yazar bile değilken, onların bana danışması garibime gitse de hoşuma da gidiyor.

Ancak şöyle bir durum var; herkes çok iyi yazdığını düşünüyor. Ben çok iyi yazdığımı düşünmüyorum, çok iyi yazmıyorum ama bunu yaparken zevk alıyorum ve iyi yazamamayı iyi yapıyorum.

Ben sessiz bir adamım, diğer insanlarla konuşacak bir şeyim yok. Ancak çok konuşan, diğer insanlarla konuşmadığı kalmayan insanların yazmasının pek mümkün olacağını düşünmüyorum. Yani yazmak isteyen varsa yazsın, bana atsın okuyayım, yorumlarımı söyleyip, beraber bir şeyler yazalım ama daha fazla ne yapabilirim? Abi sen yine yaz, hobi olarak yine yaz derim..

TUNA BEY YAZAR MISINIZ?

Bazen "ne iş yapıyorsun?" diye sorduklarında boş bulunup "yazarım" diyorum. Kitabımdan bahsediyorum. Övgüler alsam da yazar olduğumu düşünmüyorum. Yazmaya çalışan biriyim, yazarak bir şeyler anlatmaya çalışan birisiyim. Kötü yazsa da bunu iyi yapabilen biriyim. Gelişebilir yazar olarak görüyorum kendimi..

Bir kaç kişi görüyorum kendilerine yazar diyorlar, ben de onlara kızıp yazarım diyorum ancak sonra aklıma Emrah Serbes, Burak Aksak, Onur Ünlü, Ali Lidar, Murat Menteş falan geliyor utanıyorum,. Ben bir yazar olsaydım ve Tuna Yüksel adında biri kendisine yazar deseydi sinirlenirdim sanırım.

KİTAPTAKİ HİKAYELER

Kitapta derdimi değil, kendimi dert ettiğim şeyleri yazdım. Kadın - Erkek ilişkisi var ve özellikle bizim neslin yani yeni neslin hikayeleri. Bir nevi bizim neslimize öz eleştiri yapıyorum. Kesinlikle gerçek değil diyemem ama kesinlikle gerçek de değil. Gerçeklik yerleri olan kurgusal şeyler yazdım. Daha doğrusu kurduğum bazı şeylere gerçeklik katmak için bir şeyler kattım ya da gerçek şeyleri değiştirerek kurgusal şeyler kattım. Bilemiyorum..

17 yaşındayım ve kadınlarla durumum biraz karışık. O yüzden yazacağım ilk kitapta konu farklı olamazdı, Ayrıca farklı bir konu seçseydim, samimi bulamazdım. 17 yaşında yazdığım diğer konular okuduğum başka şeylerin değiştirilmiş versiyonu olurdu ve bu da bana uymazdı. Belki ben de bir proje olsaydım, çok satması için yapılmış bir proje olsaydım öyle yapardım ama yapmadım.

İlk kitabımda kadın-erkek ilişkisini yani ele aldığım zaman hadsizlik yapmayacağım şeyleri yazdım. Ancak bundan sonra yazacaklarımda daha ciddi, daha farklı şeyler yazabilirim..

GERİ ZEKALI KİTLE TAYFASI

Eskiden küfürler yiyordum, hakaret yiyordum hatta onlara aynı şekilde cevap veriyordum ama birden bire bu sayı arttı. Artık yoruldum, bazılarına yine dayanamayıp küfür ediyorum ama artık direkt engellemeyi tercih ediyorum.

Bu kitle sayesinde ünlülere hak verdim. Sırf seni eleştirmek için hesap açan insan var ya. Kaldı ki ben ne VİNE fenomeniyim, ne çok satan bir kitap yazdım, ne de boktan işler yaptım, niye benimle uğraşıyorsun kardeşim? Bu tayfa azalacağı yerde artıyor ve bu durum beni çok sinirlendiriyor.

Her şeyi bildiğini sanıp, bir bok bilmeyen.. Her şeyi eleştiren.. Bir bok olduğuna inanıp, aslında bir bok olmayan kitle beni tiksindiriyor. Bazıları gerçekten geri zekalı, onların geri zekalılığı da beni sinirlendiriyor ya neyse..

BU GOL OLSUN!

Bu da mı Ofsayt? kitabı çıkarken, "bu gol olsun lan!" demiştim, ancak bu gol olmasa bile bu kitap ofsayt olsa bile gol pozisyonuna girmekten vazgeçmem. Çünkü attığım her gol ofsayt olsa da gol pozisyonuna girmekten vazgeçmedim, yine vazgeçmeyeceğim. Çünkü biliyorum beklediğim o gol gelecek ve o golle maçı kazanacağım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder