Pages

Yazılabilecek en güzel şiir

Bir arkadaşın vardır, gözleri çok güzeldir. Neleri sever, neleri yapar, nelerden hoşlanır pek bilmezsiniz ama onunla arkadaşsınızdır. O arkadaşınızın adı Seren'dir mesela. Seren ile çok şey konuşmuş, çok şey paylaşmışsınızdır ama bir türlü Seren'le yakın olamamışsınızdır. Seren'in arkadaşı vardır bir de. O arkadaşı görmüşsünüzdür, adını da öğrenmişsinizdir. Adının Janset olduğunu da öğrenmişsinizdir ama pek önemli değildir sizin için. Arkadaşınızın arkadaşıdır nihayetinde ve en fazla "Janset de güzel kızmış" diyebilirsiniz.

Onu dedikten sonra tesadüfler birbirlerini izler, her yolun bir şekilde Janset'e çıktığını görürsünüz. Tesadüfler birbirini öyle izlemiştir ki;  çıkmaz sanılan yol bile Janset'e öyle bir çıkmıştır ki bunların tesadüf değil kader olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ve o tesadüflerin ardından kendinizi Janset'in profilinde bulursunuz. "Stalklamak" kelimesi internet lügatına yeni bile girmiş olsa; eğer stalklamak diye bir şey olmasaydı, siz icat ederdiniz. Herkesin stalklamak olarak bildiği bu şey sizin için hayatın güzel olduğunu hatırlamaya çalışmaktan başka bir şey değildir.

Profiline girip onunla ilgili her şeyi öğrenmişsinizdir. Hangi gün doğduğunu, hangi takımı tuttuğunu, hangi okula gittiğini, hangi mekanlarda takıldığını. Kendisinin bile çoktan unuttuğu sorulara verdiği cevapları bir kaç kez okursunuz, sırf onunla ilgili daha fazla şey öğrenebilmek için. Onun profilinden kaldırdığını sandığı fotoğrafları bile bulursunuz, ne kadar eskiye gidersen o kadar onu tanıdığınızı düşünmeye başlarsınız. Onu tanımaya başladıkça "ulan olur mu acaba?", "böyle biri bana bakar mı?" gibi sorular kafanızın içini yeyip durur. Ama o kişi senin yaşadığından bile haberdar değildir.

Onun seni tanımaması, senin varlığından haberdar olmaması senin için sorundur ama tek sorun bu değildir. Tek sorununun bu olmasını istersin ama tek sorun bu değildir ve bu anda kendiyle yüzleşmeye başlar insan. "Kız çok güzel peki ya sen?" diye sorar kendine insan. Kızın kendisini hak etmediğini, kendisinden çok daha fazlasını hak ettiğini bilir ve bu yüzden olmayacak duaya amin demek istemez. Buna rağmen yine de "Allah'ım acaba?" diye sormadan edemez. Hayaller kurmuşsundur, onunla ne yapacağını planlamışsındır ve hepsini tek tek kafanın içinde düşünüp durmuşsundur. Onun yanında konuşamayacağını, onun yanındayken heyecandan ne yapacağını bilemeyeceğini de bilirsin. Ama tüm bu bildiklerine rağmen hayal kurmaya, onunla geçecek günleri planlamaya devam edersin. Çünkü hayal kurmak bile seni bu kadar mutlu ederken, bu hayallerini gerçekleştirmenin seni ne kadar mutlu edeceğini bilemezsin ancak tahmin edebilirsin.

Janset'in profiline girersin bir gün. Amaç daha öncekiler gibi onun fotoğraflarına bakarak kendini mutlu etmektir, Allah'ın var olduğuna bir kez daha inanmaktır ve dünyanın hala güzel bir yer olduğuna karar vermektir. O gün daha önce hiç görmediğin bir şey görürsün. Bir tarih yazıyordur profilinde. O tarih kurduğun hayallerin, yaptığın tüm planların ölüm tarihidir. Sen o tarihi gördükten sonra kurduğun onca şeye toprak atmış olursun. Son toprağı da atıp "neyse ya zaten benim olamayacak kadar güzeldi" klişesini yaptıktan sonra bir nebze olsun kendine gelirsin ve tam bu sırada kendinle savaşmaya başlarsın. Aynadaki kendine bakıp bir kez daha nefret duyduktan sonra sevgilisini öğrenmek istersin. Uzun araştırmalar sonucu o çocuğun kim olduğunu bulursun ve incelemeye başlayarak kendinle kıyaslarsın. Tekrar tekrar sağlamasını yapmana rağmen sonuç hep aynıdır, o çocuk varken, sana bakması olmazdı. Sen PTT 1. Lig topçusu, o ise Süper Lig'in büyük takımlarında forma giyen bir futbolcudur. Janset ise Şampiyonlar Ligidir ve senin orada işin yoktur. İnstagram ise konsol oyunu gibidir, sen ve onun rastlaşması sadece orada mümkündür. Tüm bunları sen de bilirsin ve bir kez daha lanet okursun. Kadere, tesadüflere, aklına gelen her şeye lanet okursun. O çocuğun Janset ile ayrılacağını da bilirsin, bir gün o son gelecektir. O son geldiğinde ise yine kendinin onunla ilgili hayaller kurup, düşünceler kuracağını bilirsin. Ama bu sefer de korku kaplar içini.

Korku derken sadece rededilme korkusu değildir, bu korku. Çünkü onun seni sevmeyeceğini bilirsin. Sen onu sevebilirsin, onu kim tanısa çok sever, o da senin yerinde olsaydı o da kendine aşık olurdu. Ama onun seni sevmesi apayrı bir olaydır, bu mucizedir, ilahi bir güçtür, mutlu sonla bitmesi istenen boktan bir romantik filmidir. Korkarsın çünkü ayrı dünyaların insanlarısınızdır. Hatta ayrı dünyaların insanı olmak için bir dünyaya ait olmak gerekir ancak siz hiçbir yere ait hissedemezsiniz kendinizi, o ise başlı başına ayrı bir dünyadır. Janset çok güzeldir örneğin. Sen ise hiçbir zaman aynayla barışık olmamışsındır. Ona şiirler yazılır, sen ise en fazla ona yazmak için saçma sapan bir blog yazısı yazmaya çalışırsın. O şiirin ta kendisidir, sen ise boktan bir şair bile değilsindir. Senin düşüncelerin, hayallerin vardır ama onun için bunlar kimin umurunda? O çok satanları okumayı tercih eder, dönemin hit olan pop şarkılarını dinlemeden edemez; sen ise bir kitap yazsan o kitap çok az satardı ve dinlediğin şarkılar unutulmaya gün tutmuş olup, az dinlenen şarkılar olurdu. O arkadaşlarıyla havuz partisi veren Hülya Avşar olurdu, sen ise şoför İbrahim Tatlıses. Onlar filmde aşk yaşayabilirdi ama bu hayattı ve burada böyle şeyler gerçekleşmezdi.

Korkardın çünkü çok güzeldi. İmkansız gerçekleşse bile korkmaya devam ederdin. Ona yetip yetemeyeceğini düşünürdün. Onun istediği gibi biri olamamaktan korkardın ama o nasıl biri olmanı istiyorsa öyle biri olmaya da hazırdın. Ona yetememekten korkardın, onun eski sevgilileri gibi olamamaktan korkardın. Onun yanındayken ne yapacağını bilememekten de korkardın. Onun bu dünyayı güzel kılmak için gerekli olan tek varlık olduğunu bilsen de korkardın işte. O kendi kafanın içinde vardır, kafanın içinde ayrı bir güzeldir. Kendi kafanın içindeki o dünyanın, o masal dünyasının kahramanıdır. Ancak onu kendi gerçek dünyasına taşımaktan korkarsın. Çünkü o hayatındaki her şeyi aydınlatırken, sen onu karartmaktan korkarsın.

Bir süre sonra zamana bırakmaya karar verirsin her şeyi. Sen en azından kendin olabilmenin huzuru içindeyken, onlar birbirinin aynısı olmuştur. "Acaba onlara benzeseydim, onlar gibi olsaydım olur muydu?" diye sorarsın kendine ama bunun cevabı yoktur. Onlar derken bile kimleri kast ettiğini tam olarak bilemezsin mesela. Sen; herkes gibi olamadığın sürece kaybetmeye mahkumsundur ve o ise güzelliğiyle hükmünü sürmeye devam eder. Ama Janset'in bir gün seni seveceğine dair olan umudunu hep taşırsın kalbinin bir yerinde. Çünkü kötü şairler de iyi şiirler yazabilir. Sen de yazabileceğin en güzel şiiri beklemeye devam edersin. Janset; yazabileceğin en güzel şiirdir mesela; bunun farkında olarak beklemeye devam edersin...

Evet zaman zaman olur öyle; kötü şairler ve iyi şiirler bir araya gelir.. Sen yeter ki o şiirin gelmesini beklemeyi bil..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder