Sevgili dostum, yalnızlık;
Sana bu satırları yazmadan önce kendi kendimi düşünceler içerisine sokup ufak çaplı bir depresyona girdiğimi söyleyebilirim. Hatta sana bu mektubu depresyondan yazıyorum. Eğer beni soracak olursan burada her şey düşünceli ve ne kötü ne de iyi. Sadece birbirinden farklı düşünceler dolaşıyor o kadar.
Seninle olmaktan mutluyum ama bazen veya çoğu zaman nefret de ediyorum. Bunun seninle ilgisi yok, sorun sende değil, sorun tamamen benim. Öyle bir şeysin ki sevgili yalnızlık; seninle mutlu olsam da zaman zaman şikayet edesim geliyor. Eğer bana ismim yerine bir kelimeyle hitap etmek istiyorsan bu kelime "yalnız" olsun olur mu? Çünkü kendime başka hangi kelime yakışır onu bile bilemiyorum. Haberin var mı bilmiyorum ama bir kitap yazdım, pek iyi bir kitap değildi ama çok satmadı hatta çok az sattı. En azından çok satacak kadar boktan bir şey yazmamışım, bu da iyi. Sanırım benim en büyük sanat eserim, sensin. Yalnızlığı baştan yazıyorum ve bittiğinde bu yüzyılın en büyük sanat eserlerinden birini yazmış olacağım.
Sokakta oynayacak çocuk olmadığı için topu duvara atıp kendi başına oynayan çocuk kadar yalnızım. Kalabalık defans arasında kaybolmuş ilerideki tek forvet kadar yalnızım. Arabaların kaportasını anahtarla çizen çocuk kadar yalnızım ama onun kadar piç değilim. Hatta bana kalırsa ben hiç piç değilim, ben sadece yalnızım o kadar. Yalnızım dediysem o kadar da yalnız değilim yahu, sadece insansız uçak kadar yalnızım hepsi bu.
Biliyor musun sevgili yalnızlık; yalnızlık benim için bir zorunluluk değil sadece bir tercih. En azından bir zamanlar öyleydi. Ve ben bu tercihin sonunda yalnızlıktan kaçıp tekrar yalnızlığa saklandım. Arada bir insanlara kendimi göstersem de yeniden geldiğim ilk yer her zaman yalnızlık oldu. Etrafımdaki diğer insanlardan uzaklaştım, insanlarla kolay kolay iletişim kuramayan biri oldum çıktım. Aslında bu yalnızlık öyle düşündüğün gibi bir şey değil. Bu yalnızlık öyle bir şey ki; arkadaşlarımın arasında da yalnız olmaya başladım, evdeyken de, eve giderken de ve daha sonra baktım ki ben her yerde yalnızım.
İnsan sadece koşarken, mücadele ederken değil otururken, beklerken de yorulur. Ben de çok yoruldum ve sadece bekliyorum. Bekliyorum çünkü yalnızım. Sevgili yalnızlık; senden daha kötü bir şey varsa, senin varlığını bana hissettiren yanımdaki insanlar. Belki sigaram yok ve belki alkolü çok fazla içmiyorum ama yalnızım. En büyük bağımlığa sahibim işte, ne yapayım.
Cebimdeki kimliğimi yine unuttum çünkü o bile bana bir yere ait olduğumu hissettiremiyor bilemiyorum belki de gerçekten görünmez adamım. Yalnızlık ne kadar boktan bir duyguysa, kendini bir yere ait hissedememek de öyle. Sanki öznesi olmayan cümle gibiyim. Öznesi olduğum hiçbir cümleye de kendimi ait hissedemiyorum. Bu kadar yalnız olamasaydım bu kadar susmazdım sanırım ve bu kadar susmasaydım bu kadar yazamazdım.
Cümleler cümleleri getiriyor ama yalnızlık sonu gelmeyen bir yazı gibi..
Sevgili yalnızlık; uzun zamandır beni yalnız bırakmıyorsun bunun için sana teşekkür ederim.. Bu satırları sana yazarken, yanıma çok hoş bir kadın yaklaşıyor belki bilmek istersin diye söylüyorum..
"Karşımdaki sandalyeye oturmak isteyen güzel gözlü bayan; çok yalnızım ne olur size gidelim mi?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder