Pages

Sana Dair - Kısa Film

Beni az da olsa tanıyanlar, küçüklüğümden beri sinemaya ilgili olduğumu bilir. Öyle ki çok küçük yaşlarda oyuncu olmak olan hayalimi büyüdükçe oyunculuğun yanı sıra kendi sinema filmini yazıp yönetmek isteyen biri olmaya başladım. Öyle ki kendimi bildim bileli çok film izleyen biriydim. Şimdilerde ise çok film izleyen biri olmanın yanı sıra çok da okumayı tercih eden biriyim. Her ne kadar çoğu insan futbol ve Galatasaray sitelerinde çalıştığım için bu yönümü bilmese hayalimde her zaman kendi derdimi anlatmak vardı.

Bunun ilk adımı olarak 17 yaşında "Bu da mı Ofsayt?" isimli bir kitap çıkardım. Belki çok küçük bir şey olarak görünse de yaşım ve kendi başıma bir şeyler yapma isteğim göze alındığı zaman gerçekten iyi bir iş olduğunu düşünüyorum. Yani o yaşta yazabileceğim en uygun şeyleri yazdım. Dertlerimi değil de kendime dert ettiğim şeyleri yazdım. Hatta belki de yazamadım sadece yazmaya çalıştım. Çok satmasını beklemedim ve edebi yönden bir beklentim yoktu. Dertlerimi anlatmak için çok erken olduğunu ve haddimi aşabileceğimi düşünerek öyle bir kitaba sahip oldum. İlk adımımı attım, ilk adımın ne kadar büyük ve güvenilir olduğunun önemi yok, diğer adımlarını atmak için ilk adımı atman gerekir. Benim kitabım da öyle oldu.

Ve uzun yıllardır düşündüğüm şeyi nihayet yaptım. Daha doğrusu henüz yapamadım ama çekimlerini bitirdim. Sana Dair adlı kısa filmimin çekimlerini bitirdim ve montaj kısmına geçtim. Bu yazının yazılış amacı Sana Dair hakkında bilgiler verirken, öğrendiğim notlar ve edindiğim ufak/ilk tecrübeyi paylaşmak. Tabi bir de benim için arşiv niteliğinde olacak ama bu sadece beni ilgilendiriyor sanırım.


SANA DAİR

Sana Dair kısa filmimin hikayesi aslında Bu da mı Ofsayt? kitabımdaki bir hikaye, uzun zamandır bir şeyler yapmak istiyordum ve artık seçme lüksüm yoktu, o yüzden bu hikayeyi seçtim. Konu olarak baktığımız zaman klişe kokan bir hikaye ancak temanız aşk olduğu zaman klişe olmaması oldukça zor oluyor. Özellikle yapacağınız ilk işiniz ise neredeyse imkansıza yakın oluyor. Burak Aksak olayım derken, Gani Müjde veya Birol Güven veya ne bileyim rezil olmak da var.

Sana Dair filminde anlatmak istediğim bir hikaye vardı ve bunu anlattım. Daha doğrusu imkanlar ve şartlara göre anlatmaya çalıştım. Ancak tıpkı ilk kitabımda olduğu gibi ilk kısa film projemde de dertlerimi değil de dert edinmeyi tercih ettim. Çünkü dertlerimi anlatabilmek için çok okumalı, çok izlemeli ve kendimi geliştirmem gerekiyor. Bunun farkındayım. Sana Dair'in anlatmak istediği bir şey var mı? Bunu çok düşündüm ama bulamadım. Anlatmak istediği bir şey sanırım yok ama sanırım film "aşk mı? kurtuluşu birinde görme ihtiyacı mı?" bunu soruyorum.

Yönetmenlik ise tamamen farklı bir olay ve beklediğimden daha zormuş. Hayatında selfie bile hiç çekmemiş ben için çok zordu. Nasıl yapabileceğimden ve nasıl olacağından hiç haberim yoktu. Çok şükür ki Müşerref ile çalıştım ve bana pek de iş düşmedi. Eğer görüntü yönetmenimiz ve ikinci yönetmenimiz olan sevgili Müşerref olmasaydı bu film olmazdı. Gerçi hala film olmuş değil ama en azından montaj aşamasına geçemezdik..

Filmin konusu şöyleydi;

Menenjit hastalığını atlatmış lise son öğrencisi Arda, bir süre ara verdikten sonra okula geri döner. Okula geri dönen Arda, üniversite sınavına hazırlanırken içine kapanmış ve kendini soyutlamıştır. Arda günün birinde bir kızı görür daha sonra o kızı bir daha görür, o kızı rüyasında görür ve o kızı ulaşmaya çalışır. Belli bir zaman sonra televizyonda kızın basketbolcu olduğunu ve kanser olduğunu öğrenir. Arda ortak arkadaşı sayesinde Melike'ye ulaşır..


Ancak şöyle sorunlar oldu;

Öncelikle senaryoda çok değişiklik yaptık ve onun ardından çekime başlayacaktık. Ancak öncelikle bir karakteri oynayacak arkadaşımız son anda vazgeçti ve onun yerine başka birini bulduk. Bulduğumuz oyuncunun pek fazla zamanı yoktu, o yüzden de ezberi ve rolü çalışması biraz daha zor oldu.

Onun dışında minibüs bulamadık, çok pahalı geldi. 1 saat için 300 TL vermek yerine senaryoyu değiştirdik ve yeni kurgu yapmak zorunda kaldık. En çok bu bizi zorladı, her şey değişti. Devlet bize izin vermediği için okul sahnelerini de bahçeyle çekmekle yetindik, o da çok şeyin değişmesini sağladı.

Bir oyuncumuz bir sahneye gelemedi ve farklı bir yol denemeye başladık. Hep bir B planı üretmek zorunda kalıyorsunuz ve imkanlarımız kısıtlı olduğu için ne yapacağımızı da çok bilmediğimiz için çok zorlanıyoruz..

Bunlar benim bahanelerim değil, kötü bir iş olursa benim açımdan bahanesi olmaz ancak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. En azından bir kısa film nasıl çekilir? onu görmüş oldum ve bundan sonra burada gördüklerime dikkat ederek o hataları bir daha yapmayacağım.


Sana Dair'in senaryosu 4 kez değişti; 3 kez farklı kurgu yaptık ve son sahneyi çekene kadar hem bir B planı yapmak zorunda kaldık..

ÇEKİMLER..

Salı günü filmin son sahnesi olan bar sahnesini çektik, çarşamba günü tam 14 sahne çektik, perşembe günü 4 sahne ve cuma günü 1 sahne çekerek 20 sahneyle filmi tamamladık. 10-15 dakikalık bir kısa film olmasını bekliyorum.

Çekimler beklediğimden daha kısa ve daha iyi gerçekleşti. Bundaki pay tamamen Müşerref'in, onun çalışmasıyla böyle bir şey yaptık. Mekanlar olarak; kendi mahallem olan Ünalan mahallesinde ve Çamlıca'da Hancı cafeyi tercih ettik.

Tekrarları, çekim açıları, ışık derken epey zorlandım. Bunun bir matematiği olduğunu öğrendim ve her matematiği olan şey gibi iyi değilim. Ancak kendimi bu konu hakkında geliştirmek istiyorum ve geliştireceğimi de düşünüyorum. Bu arada çekimler başladığı zaman şunu fark ettim; ne kadar okursan oku, ne kadar araştırma yaparsan yap uygulamaya geçildiği zaman çok farklı oluyor. En azından benim için okuduklarım gibi olmadı ve zorlandım.

18 yaşıma girdiği zaman; bir kitabım ve montaj kısmını bitirebilirsem bir kısa filmim olacak. Bu belki çok güzel bir şey, belki kitabım çok satmadı belki kısa filmim çok iyi olmayacak ama ne olursa olsun hayallerimden peşinden gidiyorum ve bunu yapmak istediğim için yapıyorum. O yol varsın karanlık bir yere çıksın umurumda değil, ben yine hayallerimin peşinden gideceğim ve yapmak istediklerimi yapacağım.


"Öyle çok şey vardı ki SANA DAİR, hiçbirini bilemeyeceksin.."


Bu kısa filmde yanımda olan, bana inanan, bana güvenen herkese çok teşekkür ederim. Beni destekleyen ve bu kısa filmin olmasında emeği olan Emre Kacan'a, olmasaydı bu kısa filmin olmayacağı kesin olan  görüntü yönetmeni-ikinci yönetmen Müşerref Çakıroğlu'na, okulundan tatil için geldiği İstanbul'da beni kırmayıp doğum gününde bile sette olan başrol oyuncumuz Furkan Özgür'e, sesten sorumlu bakanımız ve adam gibi adam Tayfun Akbaş'a, işlerine rağmen zamanını ayıran ve beni etkileyerek Arda gibi hissetmemi sağlayan Melek Özne'ye, asistanlığımı yapan kuzenim Yiğit'e, beni kırmayıp kısa filmde rol olan dostlarım Kaan Çağdur ve Yiğit Duman'a, yine aynı şekilde beni kırmayıp öğretmen rolünü son dakikada üstlenen kuzenim Demet'e, beni kırmayıp değişiklikle oynamayı kabul eden Çiğdem Önge'ye; en sevdiğim kız arkadaşım Zeynep Duran'a, rol üstlenen anneme çok teşekkür ederim.

Kısa filmde emeği olan olmayan, arayıp soran, yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkür ederim..


BU FİLMDEN SONRA..

Bir kaç daha kısa film yapmak istiyorum. Ancak bu sefer daha iyi ve daha farklı şeyler yazmak istiyorum. Çünkü ben ne yazarsam çekebileceğimi artık biliyorum o yüzden iyi şeyler yazmam gerekiyor. İlk adımımı attım, attığım ilk adım kötü veya dayanıklı olmasa bile bir adım attım. Bundan sonra büyük ve dayanıklı adımlar atmam gerekiyor..  19 yaşımda ilk uzun metraj filmim için çalışmaya başlamak dileğiyle..

(Kısa film çekmek; özellikle Radyo Televizyon Sinema okuyan öğrenciler için sıradan ve her zaman olan bir şey de olsa alaylı olan ben gibiler için çok önemli bir şey..)













































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder