Pages

Mavinin en güzel tonu

Bir barın köşesinde oturmuş birasını yudumluyordu yalnız adam. Birasını yudumlarken, aklından geçen onca şeyleri düşünmeye de devam ediyordu. Yalnız adam hayatı boyunca neredeyse her zaman yalnızdı ama bu gece yalnızlık çektiği gecelerin başında geliyordu. Bir insanın yalnız olması kötü bir şey değildi; en azından kendini yalnız hissetmediği zaman.

Yalnız olduğu kadar düşünceli olan adam birasından yudumlarken mekanın içerisinden bir kadının girdiğini gördü. Üst kısmı beyaz, alt kısmı ise masmavi olan bir elbisesiyle; gözleriyle mavinin en güzel tonunu taşıyan bir kadını gördü. Birasını yudumladıktan sonra gördüğü şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştı. Gördüğü kadın, gerçekti çünkü bu kadar güzel şeyi hayal edebilecek kadar çok şey içmemişti. Mağlup durumunda olup, gol atarak umutlanan bir takım gibiydi düşünceli adam. Tüm kötü düşüncelerini kafasından atmasına sebep olup, kendisini bu hayatta hala güzel şeylerin var olduğuna inandıran ve hayatı sevebilmek için umutlandıran kadını izlemeye başladı. Birasını yudumlarken, kadına bakıyor ancak güzel gözlü kadınının anlamaması için bunu çaktırmadan yapmaya çalışıyordu.

Kadın çok güzeldi, kadının çok güzel gözlerdi vardı. Kadının gözlerindeki mavi, adamın hayatında gördüğü en güzel renkti. Kadın güldüğü zaman her seferinde ortaya çıkan gamzeleri ve kadının bembeyaz olan dişleri yeryüzünde hiçbir şeyin kendisinin ilgisini çekmediğini düşünen adamın ilgisini çekti. Birasından yudumladı adam, bomonti birasından yudumladı.

Karşısındaki kadınla başka bir şekilde karşılaşsa her şeyin daha farklı olabileceğini düşünüyordu adam. Çok şey söylemek istiyordu belki. Belki karşısına geçip çok şey söylemek istiyordu. Ancak o gözlere bakarak konuşamazdı, o gözlerin kendisine baktığını bilseydi yine konuşamazdı. Bunu bildiği için birasından yudumlayarak, baktığını anlamasın diye çaktırmadan bakıyordu güzel gözlü kadına. Eğer konuşabilseydi gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söylerdi, gamzelerinin yeryüzündeki en kutsal yer olduklarını da söyleyebilirdi. Ancak bunları herkesin söyleyebileceğini düşündü, bunları herkes söylerdi. Bir kusurunu aradı kadının. Tamamen kusurdan oluştuğunu düşünen adam, kusursuz olduğunu düşündüğü kadının kusurunu aramaya başlamıştı. Ancak bir kusuru yoktu, eğer görebildiği bir kusuru olsaydı, yalnız onun için bile onu ölene kadar seveceğini söyleyebileceğini düşünmüştü çünkü. Bir insanı kusurlarına rağmen sevmekten başka daha güzel ne olabilirdi?

Kaçıncı birasını içtiğini hatırlayamadan adam, o güzel gözlü kadına söyleyemediği her sözü içtiği her yudumla beraber içerisine gömüyordu. Tüm çaresizliğiyle mavi gözlü kadına bakıyordu. Kadın telefonla konuştu, telefonla konuştuktan sonra mekanın kapısına doğru hareketlendi. Tüm çaresizliğiyle mavi gözlü kadına bakmaya devam etti, sakalı bile çıkmamış adam. Kendisini sevmeyeceğini anlamıştı. Güzel gözlü kadın, o adamın orada olduğunu bile fark etmediği mekandan çıktı. Hayatın anlamının o güzel gözlü kadının gözlerinde olduğunu düşünen yalnız adam, yeni birasını da yudumlamaya devam etti.. Hayat onun için yine anlamsızdı ve cebindeki parayı hesaplayarak yeni bir bira daha söyledi, o gece son birasını söylediğini bilen adam..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder