Pages

Ne güzel şey çekip gidebilmek..

Biraz esen ama çok da soğuk olmayan bir gece ve dışarıda sanki hayat durmuş, her şey çok suskun. Bu sessizliği ara sıra geçen araba sesleri ve senin gibi ağır yalnızlık içeren sokak hayvanlarının gürültüsü bozuyor. Dışarıda bir taksi müşterisini gideceği yere götürürken, bardan yeni çıkmış iki aşık birbirleriyle öpüşerek sokaklarda el ele geziyor. Evlerinin var olduğunu bilen ancak evlerinin nerede olduğunu hatırlamayan sarhoşlar günün doğmasını bekliyor, içmeyi bilmediği halde içen arkadaş kaldırım taşlarına kusuyor. Dışarıda olan bu onca şeye rağmen, sen evinde oturup, düşüncelere kapılıyorsun. Düşünceler birbirini izlerken anlıyorsun ki, geceler uyumak için değil de düşünmek için var çoğu zaman.

Sessiz gecelerde ortaya çıkan, kendi sesini bastırmak istiyorsun ama her defasında daha gürültülü bir şekilde duyuyorsun kendi sesini. Sen kendiden kaçtıkça, her defasında yeniden yakalıyorsun kendini. Olmasını istemediğin o an oluyor ve kendinle yüzleşmeye başlıyorsun. İnsanlarla konuşurken onları kırmamak için çoğu şeyi demiyorsun belki de ama kendine karşı bu kadar nazik olamıyorsun. En sert yumruğu sen indiriyorsun kendine, kim bilir belki başkalarının yumruğu senin canını yakmasın diye aldığın bir önlem bu.

Sen aslında her şeyin yolunda gittiğini sanırken, aslında bunun kendini kandırmaktan ibaret olduğunu fark ediyorsun. Belki her şey yolunda değil ama daha kötüye de gidebilir, bunu bildiğin için yine de en iyi yaptığın işi yapıyorsun, kendini kandırmaya devam ediyorsun. Kendini kandırman gerek evet, çünkü hayatına devam edebilmen için bunu yapman lazım. Elinde kalan sadece umut, onu da kaybetmemen gerek. Unutma belki de beklediğin o şey diğer sayfadadır. okuduğun o sayfa kötü diye tüm kitaptan umudu kesmemek lazım.

Şehrin sessizliğine bakıyorsun, ne kadar sessiz, ne kadar kimsesiz. Sanki bir kaç saat önce, insanların üzerine üzerine geldiği yer bu şehir değildi. Kalabalıktan nefret ettiğini hatırlıyorsun o an ve kalabalığın arasından sessizce çekip gitmek, senin hayatının özeti, evet. Şehrin güzelliğinin katilleri olan yüksek yüksek binalara bakıyorsun ve o an kendine sorman gereken soruyu soruyorsun. "Sen buraya mı aitsin?" ve buna verebileceğin bir cevap bulamıyorsun. Düşünüyorsun sonra, düşünüyorsun. Saat daha hızlı ilerliyor, arada sırada geçen arabalar birbirini izliyor ama sen cevap bulamıyorsun.

Bir süre sonra sık sık hatırladığın o hissi yeniden hissediyorsun. Çekip gitmek istiyorsun, neresi olduğunun hiçbir önemi yok. Belki deniz kıyısı olan bir şehri daha fazla isteyebilirsin, o kadar. Nereye gittiğin senin için önemli değil sadece uzaklaşmak istiyorsun çünkü. Tüm bu şeylerden uzaklaşmak istiyorsun.

Gitmek istiyorsun. Kadıköy sokaklarındaki salaş rock barlarında sarhoş olup kaldırımlara kusan insanlardan kaçmak istiyorsun. Yapmacık yapmacık ilişkileriyle sağda solda dolaşan aptal aşıkların arasından kaçmak istiyorsun. Cadde'de taşımak oldukları tek şey alışveriş torbaları olan ve birbirine benzemeye çalışan o ergen kızlardan kaçmak istiyorsun. Popüler kültür fahişelerinin şarkı sözlerini ezbere bilip, bununla övünen ve buna bağlı olarak genel kültürünün iyi olduğunu sanan geri zekalılardan kaçmak istiyorsun. Moda programlarındaki o kızların arasından kaçıp gitmek istiyorsun çünkü ortada ucuz bir pornografi var.  Delikanlı olduğunu söyleyerek sokaklarda yapmadığı kalmayan insanlıktan nasibini almamış hergelelerin arasından çekip gitmek istiyorsun, hem de koşarak. Koca koca binalarda oturan, en güzel arabalara binen, en güzel kadınlara sahip olan koca koca hırslı adamlara çarpmadan kaçmak istiyorsun. Nişantaşı'nda alışveriş yapmadan kendine gelemeyen ve takip ettiği dergilerdeki modeller gibi olmak için spor salonundan çıkmayan para avcılarından kaçmak istiyorsun. Önlerine kemik atılması için kendilerine takılan tasmaları kabullenen ve bir yerlere gelmek için birilerine blowjob yapmayı göze alan insanlardan tiksinerek kaçmak istiyorsun. Seni olduğu gibi kabul etmek yerine, seni istedikleri insan yapmaya çalışan, kendilerine benzetmeye çalışan bu insanlardan kaçmak istiyorsun.

Bu insanlardan bu kadar kaçmak isterken, bu şehirden bu kadar gitmek isterken bunu yapamıyorsun. Haliyle bunlarla yaşamayı öğrenmen lazım. Belki onlara ayak uyduramıyorsun ama onlara ayak uydurmaya çalışıyorsun. Çünkü yaşaman gerek. Yine alarmı kurup, uyumaya hazırlandığın zaman anlıyorsun; istediğin zaman çekip gidemediğin sürece hiçbir şeyi seni tatmin etmeyecek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder